Canlıların Çeşitliliği ve Sınıflandırılması
  1. Anasayfa
  2. Canlılar Dünyası

Canlıların Çeşitliliği ve Sınıflandırılması

1

Dünya üzerinde yaşayan canlı türü oldukça fazladır. Bu sayının 10 milyon ila 80 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.

Dünyadaki karasal ve sucul ortamlarda yaşayan ve çıplak gözle görülebilen canlıların yanı sıra çok daha küçük boyutlarda olan diğer canlı türlerini de unutmamak gerekir.

Çeşitliliği ve sayısı bu kadar fazla olan canlı türlerinin incelenmesi ve isimlendirilmesi oldukça zaman alan, zor bir iştir. Bunun en önemli sebeplerinden biri, sınıflandırma yaparken hangi özelliklerin kullanılacağı konusunda bilim insanları arasında fikir birliğinin sağlanamamasıdır.

Bir arada bulunan farklı âlemlere ait canlılar
Bir arada bulunan farklı âlemlere ait canlılar

Canlıların en doğru şekilde sınıflandırılabilmesi için genetik ve moleküler çalışmaların yanı sıra hücre ve dokuların yapı ve işleyişleri hakkında çok kapsamlı araştırmaların yapılması gerekir.

Canlı çeşitliğinin ve incelenmesi gereken özelliklerin çok fazla olması, bilim insanı yetiştirme konusundaki zorluklar, bilim insanı sayısının azlığı ve bilimsel çalışmaların maliyetinin yüksek olması gibi faktörler sınıflandırma biliminin gelişmesini yavaşlatmaktadır. Ayrıca insanlığın ekolojik dengeyi bozarak canlıların yaşam alanlarını yok etmesi yüzünden de birçok canlı türü daha keşfedilmeden yok olmaktadır. Bu sebeplerden dolayı günümüzde yeryüzünde yaşayan canlı türü sayısı hakkında farklı kaynaklarda farklı rakamlara rastlanmaktadır. Ancak bilimde her geçen gün kaydedilen gelişmeler, canlıların daha güvenilir bir şekilde sınıflandırılmasını sağlamaktadır.

Canlıların Çeşitliliği ve Sınıflandırılmasının Önemi

Tarih boyunca insan, doğası gereği günlük hayatını kolaylaştırmak amacıyla çevresindeki cisimleri ve objeleri sınıflandırma yoluna gitmiştir. Bu şekilde var olan karmaşıklıkları gidererek yerine bir düzen anlayışı getirmeye çalışmıştır.

Örneğin evlerde odaların kullanım amaçlarına göre ayrılması ve kütüphanede bulunan kitapların konularına göre dizilip raflara yerleştirilmesi hep bir düzen oluşturmak için yapılan eylemlerdir. Yeryüzündeki canlı çeşitliliğinin fazlalığı, bunların incelenmesinde de birçok sorunu beraberinde getirmektedir.

Bu sorunların ortadan kaldırılması için canlıların bilimsel kriterlere uygun şekilde sınıflandırılarak incelenmesi gerekir. Canlıları benzer ve farklı özelliklerine göre gruplara ayırarak inceleyen biyolojinin alt bilim dalına sistematik denir.

Bitkileri sınıflandıran bilim dalı sistematik botanik, hayvanları sınıflandıran bilim dalı ise sistematik zooloji olarak tanımlanır. Taksonomi ise canlıların sınıflandırılmasında kullanılacak kuralları ortaya koyan ve canlıların isimlendirilmesi ile uğraşan bir bilim dalıdır. Yani taksonomi, sınıflandırma biliminin kullandığı bir araç olarak kabul edilebilir.

Canlıların Sınıflandırılmasında Kullanılan Farklı Bilimsel Yaklaşımlar

Aristo, yaşadığı dönemde dünya tarihinde ilk olarak bilimsel denilebilecek bazı yaklaşımlarla canlıları sınıflandırmaya çalışmıştır. Aristo yaptığı bu sınıflandırmada anolog (görevdeş) organları dikkate almıştır. Bu organların embriyonik gelişim sürecinde köken aldıkları hücre tabakaları farklı olmasına rağmen görevleri aynıdır.

Örneğin kelebeğin, yarasanın ve serçenin kanatları her üç canlının da uçmasını sağlar fakat yapıları birbirinden farklıdır. Aristo çevresinde gözlemlediği canlıların yaşama ortamları ve diğer bazı özellikleri hakkında bilgiler vermiştir. Örneğin bitkileri boylarına göre; otlar, çalılar ve ağaçlar olarak hayvanları ise yaşadıkları yere göre; suda, karada ve havada yaşayanlar olarak sınıflandırmıştır. Yapay (ampirik) sınıflandırma olarak bilinen bu sınıflandırmanın günümüzde bilimsel bir geçerliliği yoktur.

Canlıları sınıflandırma sistemi son üç yüzyılda gelişme göstermiştir. İngiliz bilim insanı John Ray (Con Rey) tür kavramını geliştirmiştir. Canlılar arasındaki benzerliklerde akrabalığın etkilerini ilk fark eden doğa bilimci Buffon (Bafın) olmuştur. Bu gelişmeler büyük bir kavramsal değişikliğe sebep olmuştur. Canlılığın evrensel kurallar içinde sınıflandırılması ise İsveçli doğa bilimci Carolus Linnaeus’un (Karolus Linne) çalışmaları ile başlamıştır.

Kelebek
Kelebek
Yarasa
Yarasa
Serçe
Serçe

Linnaeus, Systema Naturae [Sistema Natura (Doğanın Sistemi)] adlı eserinde 8500 bitki ve 5236 hayvan türünü tanımlamıştır. Günümüzde geçerli olan doğal (filogenetik) sınıflandırmayı yapmıştır. Doğal sınıflandırma, canlıların homolog (kökendeş) organları göz önünde bulundurularak yapılır. Bu organların görevleri aynı veya farklı olsa da embriyonik kökenleri aynıdır. Örneğin balinanın yüzgeci, kedinin ön üyesi ve insanın kolu homolog organdır. Doğal sınıflandırma yapılırken ayrıca canlıların protein ve DNA benzerlikleri, hücre tipi ve sayısı, fizyolojik benzerlikleri, azotlu boşaltım ürünlerindeki benzerlik, vücut parçaları ve bunların simetri durumları, vücut üyeleri (anten, yüzgeç, kanat vb.), embriyonik gelişmeleri, iç ve dış iskeletleri, eşey durumları ve larvalarındaki benzerlikler esas alınır.

Balina yüzgeci
Balina yüzgeci
Kedinin ön üyesi
Kedinin ön üyesi
İnsan kolu
İnsan kolu

Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan farklı bilimsel yaklaşımlar zaman içerisinde gelişim göstermiştir. Bu bilimsel yaklaşımlar aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Sınıflandırmanın Bilimsel Yaklaşımları
Sınıflandırmanın Bilimsel Yaklaşımları

Canlıların Sınıflandırılmasında Kullanılan Kategoriler

Canlıları kategorize etmek için sınıflandırma birimleri kullanılmaktadır. Günümüzde çok sayıda sistematikçi, canlıların sınıflandırılmasında birbirine benzeyen hiyerarşik sınıflandırma birimlerini kullanmaktadır. Bu birimlerin canlıları sınıflandırmada kullanılması Linnaeus’un çalışmaları ile başlamıştır. Doğal sınıflandırmanın temel birimi türdür. Değişik tanımları olmasına rağmen günümüzde kabul edilen tür kavramı şu şekildedir: Ortak bir atadan gelen, yapı ve görev bakımından benzerlik gösteren, doğal koşullar altında birbiriyle çiftleştiğinde verimli döller meydana getiren bireylerin oluşturduğu topluluktur.

Linnaeus, canlıları hiyerarşik bir sistemle sınıflandırma yoluna gitmiştir. Linnaeus’un sınıflandırma sistemi âlem, sınıf, takım, cins ve tür olmak üzere farklı birimleri içermektedir. Şube ve aile birimleri Linnaeus’tan sonra bu sisteme eklenmiştir. Bu hiyerarşide her alt grup (takson), bir alt seviyede bulunan bir ya da daha fazla grubu içeren kollektif birim olarak kabul edilir. Bazı canlı türlerinin hiyerarşik sınıflandırma basamakları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Isparta gülü ve ev kedisinin hiyerarşik sınıflandırma basamakları
Isparta gülü ve ev kedisinin hiyerarşik sınıflandırma basamakları

Buna göre; türden âleme ve âlemden türe doğru gidildikçe çeşitli kavramlarda ne gibi değişiklikler olduğu aşağıda belirtilmiştir:

Türden âleme ve âlemden türe
Türden âleme ve âlemden türe

Taksonomi bilimi, aynı cinse ait olan farklı türlerin daha yakın akraba olduğunu söylemektedir. Benzer şekilde aynı aileye ait olan cinslerin de daha yakın akraba olduğunu belirtmektedir. Örneğin çam cinsine ait karaçam ve fıstık çamı türleri birbiri ile yakın akrabadır. Hayvanlar âleminden Felis cinsine ait kaplan ve jaguar türleri de yakın akrabadır.

Linnaeus, her türe iki kelimeden oluşan Latince bir isim vererek binomial adlandırma (ikili adlandırma) yöntemini geliştirmiştir. İlk isim büyük harfle başlar ve cins (genus) adını temsil eder. İkinci isim ise tanımlayıcı niteliktedir. Her iki isim birlikte tür adını oluşturmaktadır. Örneğin Panthera pardus (Pantera pardus), leopar olarak bilinen yırtıcı bir hayvanın Latince bilimsel ismidir. Burada Panthera kelimesi, bu canlının içinde bulunduğu cinsi ifade eder ve ilk harfi büyük yazılır; pardus ise tamamlayıcıdır ve ilk harfi küçük yazılır.

Bir canlının Latince bilimsel tür adı bilgisayarda mutlaka italik olacak şekilde yazılmalıdır. Canlıların isimlendirilmesinde Latincenin kullanılması ise bilim dünyasında bir dil birliği sağlamayı amaçlamaktadır. Örneğin elma kelimesinin İngilizcesi apple, Almancası äpfel, İtalyancası ise meladır. Türk bir bilim insanı elma ile yaptığı bilimsel bir yayında elma kelimesini kullanırsa diğerleri bunun anlamını öğrenmek için sözlüğe bakmak zorunda kalır. Benzer şekilde İngiliz bir bilim insanı da bilimsel yayımında apple kelimesini kullanırsa İngilizce bilmeyen bilim insanları da bu kelimenin ne anlama geldiğini kavrayamaz. Ancak bu tür bir bilimsel yayında elmanın Latince bilimsel ismi Malus domestica (Malus domestika) kullanılırsa bu kargaşa önlenmiş olur.

Panthera pardus (leopar)
Panthera pardus (leopar)

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Neden pumanın özellikleeri yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir