Besinler, besin zinciri yoluyla alt trofik düzeydeki canlılardan üst trofik düzeydeki canlılara aktarılır. Bu aktarım sırasında canlıların vücutlarında birikim göstermiş olan bazı kirletici ve zehirli maddelerin de aktarımı söz konusudur. Bu duruma biyolojik birikim denir.
Bazı radyoaktif maddeler, cıva, kurşun gibi ağır metaller, siyanür, DDT (dikloro difenil trikloroetan) biyolojik birikim yoluyla aktarılan maddelere örnek olarak verilebilir.
Biyolojik birikim, insanların ve ekosistemde yaşayan diğer canlıların yaşamlarını olumsuz yönde etkiler. Özellikle çevre kirliliğine neden olan endüstriyel atıklar ve tarımsal zararlılarla mücadele etmek amacıyla kullanılan pestisit denilen kimyasallar, suda ve toprakta bozulmadan uzun süre kalır. Burada yaşayan bitki ve hayvanların vücutlarında birikerek besin zinciri yoluyla insanlara kadar ulaşır.
Örneğin önemli bir böcek öldürücü olarak kullanılan DDT gibi bazı kimyasallar, çevreye oldukça büyük zarar verir. DDT, özellikle havadan uygulandığında popülasyonlarda, komünitelerde ve ekosistemlerde öldürücü etki yapar.
DDT ve benzeri zehirli maddeler, canlıların vücut yağ dokuları arasında birikir. Bu maddelerin kullanımı arttıkça madde birikimi de katlanarak devam eder. DDT’nin yaygın kullanımı sonucu; çürümüş organik maddelerle beslenen canlı türleri dahil balık kartalı, şahin ve pelikan gibi et yiyen kuş popülasyonları belirli bölgelerde yok olur.
DDT, kuşlarda steroit hormonlarının kimyasal olarak ayrışmasına yol açar ve bu hormonların yokluğu kuşlarda yumurta kabuğu oluşumunu engeller. Bu nedenle özellikle kuşlar, DDT zehirlenmesinden çok etkilenir. Kabuğu yeterince olgunlaşmayan yumurtalar, civcivler daha yumurtadan çıkacak olgunluğa erişmeden kırılıp dağılır. Bu şekilde DDT yeni neslin ortaya çıkmasını engelleyerek tüm popülasyon için öldürücü etki yapar. Bu biyolojik birikim, besin zincirinin en üst düzeyinde yer alan insanı da etkilemektedir. DDT ve bunun gibi pestisitlerin zararlı etkileri, bilimsel olarak belgelenince dünyanın çeşitli ülkelerinde tamamen yasaklanmıştır.
1600’lü yıllarda New York Long Island (Niv York Long Aylınd) bölgesindeki belediyeler, sivrisinekle mücadele için çevredeki bataklıkları DDT ile yıllarca ilaçlamıştır. Uzmanlar, ilaç yoğunluğunu çevredeki balıklara ve diğer yaban hayatına doğrudan öldürücü etki yapmayacak şekilde ayarlamışlardır. Buna rağmen uygulanan bu zehirli bileşik, bitkiler tarafından alınarak bitkilerin dökülüp çürüyen yaprakları ile beslenen organizmaların ve onlarla beslenen küçük balıkların dokularında birikim göstermiştir. Daha sonra yoğunlukları her bir beslenme düzeyinde artmış, besin zincirinde yer alan büyük balıklara ve oradan da balıkla beslenen kuşlara aktarılmıştır.
teşekkürler gerçekten çok yardımcı oldu elinize sağlık :)