Sınıflandırmanın Gerekliliği ve Geçmişi
  1. Anasayfa
  2. Canlılar Dünyası

Sınıflandırmanın Gerekliliği ve Geçmişi

0

Bir kütüphaneye girdiğinizi düşününüz. Biyoloji dersi için bir kitap arıyorsunuz. Ancak bir problem var. Raflardaki bütün kitaplar oldukça karışık sıralanmış. Etrafınızda kitapların isimlerinin yazılı olduğu bir liste arıyorsunuz, fakat yok. Bu durumu canlılar ile çalışma yapan ilk biyologların karşılaştığı sorunlara benzetebiliriz. Bu biyologlardan biri siz olsaydınız ne yapardınız?

Dünya üzerinde pek çok canlı yaşar. Bilim insanları, bu canlıların milyonlarcasının hayvan, yüzbinlercesinin bitki olduğunu söylemektedir. Bu sayı her geçen yıl daha da artmaktadır. Biyologlar keşfedilmemiş birkaç milyon canlı türü daha olduğunu düşünmektedir.

Oldukça büyük çeşitliliğe sahip canlılar dünyasını bir düzen içinde tanımlamak isteyen biyologlar organizmaları sınıflandırma yoluna gitmişlerdir. Bunun sonucunda da sistematik bilimi ortaya çıkmıştır. Sistematik, canlılar arasındaki akrabalıkları araştırır ve canlıları isimlendirir. İyi bir sınıflandırma sistemi canlıların ait oldukları grup özelliklerinden de yararlanarak o canlının karakteristik özelliklerini bilmemizi sağlar.

Sınıflandırmaya sadece bilim insanları ihtiyaç duymaz. Doğada gördüğümüz tüm varlıkları ister istemez sınıflandırırız. Okulunuzdaki ya da evinizdeki nesneleri düşününüz. Elbiselerinizi, ayakkabılarınızı ya da diğer eşyalarınızı sınıflandırınız. Bu sınıflandırmayı yaparken elbiselerinizi rengine, kumaş tipine ya da mevsimlik ihtiyacınıza göre gruplandırabilirsiniz. Bunun sonucunda elbiselerinizi kaç sınıfa ayırabildiniz? Biyologların sınıflandırma çalışmalarını yaptığınız bu basit sınıflandırmayla kıyaslayınız.

Biyologlar canlıları bilimsel adlandırma yaparak sınıflandırırlar. Bilimsel adlandırma yapılmasaydı aynı canlı, farklı bölgelerde farklı adlarla tanınabilirdi, bu da bilimsel çalışmalarda sorun yaratırdı. Günlük yaşamda kullanılan yaygın isimler canlının bilimsel özelliklerini doğru anlatmayabilir. Örneğin, denizatı bir balıktır. Denizhıyarı bir hayvandır. Halkakurdu ise bir mantardır. Bu adlar organizmaların yaygın adıdır ve bu canlıların tümü suda yaşar.

Bilim insanları bölgesel isimleri kullanmaktan kaçınırlar. İyi bir sınıflandırma sistemi hangi ulustan olursa olsun bütün bilim insanlarının yararlanabileceği ve evrensel olarak kabul gören adlandırmaları yapmayı sağlamalıdır. Bilimsel adlandırma yöntemine uygun olarak yapılan adlandırmalar yaygın adların kullanılmasıyla ortaya çıkacak karışıklıkları önler.

İlk sınıflandırma çalışmaları eski Yunanlılar zamanında başlamıştır. Aristo (M.Ö. 384-322) canlıları bitkiler ve hayvanlar olarak sınıflandırmıştır.

İlk sınıfl andırma çalışmaları Aristo döneminde başlamıştır.
İlk sınıfl andırma çalışmaları Aristo döneminde başlamıştır.

Aristo hayvanları yaşam ortamlarına göre de karada yaşayanlar, suda yaşayanlar ve havada yaşayanlar olmak üzere üç gruba ayırmıştır.

Bir Yunan botanikçisi olan Theophrastus (Teofrastus) ise Aristo’nun öğrencilerinden biridir ve bitkileri bazı yapısal özelliklerine göre sınıflandırmıştır. Buna göre bitkileri; otlar, çalılar, ağaçlar vb. gruplara ayırmıştır.

Canlıların dış görünüşlerine ve yaşadıkları yere bakılarak yapılan sınıflandırmaya yapay (ampirik) sınıflandırma denir. Aristo döneminde yapılan sınıflandırma yapay sınıflandırmadır. Yapay sınıflandırmada yararlanılan özelliklerden biri analog organlardır. Kökenleri farklı, görevleri aynı olan organlara analog organ denir.

Canlılar zigottan itibaren bir gelişim dönemi geçirirler. Bu dönemde belirli hücre grupları farklılaşarak canlının türüne özgü biçimde, belirli organların oluşumuna katılır. Aynı hücre gruplarından farklılaşan organlar aynı kökene sahiptir ve homolog organlar olarak adlandırılır.

Farklı hücre gruplarından farklılaşarak oluşan organlar ise analog organlardır. Sineğin ve yarasanın kanadı analog organa örnek verilebilir. Her ikisi de uçmaya yarar, fakat yapıları birbirinden farklıdır. İnsanın kolu, balinanın yüzgeci ve kuşun kanadı homolog organa örnek verilebilir. Üçü de aynı kemiklere sahip olmasına rağmen insanın kolu tutmaya, balinanın yüzgeci yüzmeye, kuşun kanadı uçmaya yarar.

Canlıların bilimsel sınıflandırılması doğal (filogenetik) sınıflandırma ile yapılır. Canlıların köken (orjin) benzerliklerine, akrabalık derecelerine, sahip oldukları homolog yapılarına bakılarak yapılan sınıflandırmaya doğal (filogenetik) sınıflandırma denir. İlk doğal sınıflandırmayı yapan bilim insanı John Ray (Con Rey) (1627-1705)’dir. Bitki, balık, kuş ve böcekler ile ilgili araştırmalar yapmıştır. Bitkileri ilk kez tek çenekli ve çift çenekli olarak ikiye ayırmıştır. Bu çalışmalar ile yapay sınıflandırma yöntemleri yerini doğal sınıflandırma yöntemlerine bırakmıştır.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir