Bilim tarihine yakından bakıldığında bilimin gelişmesinde bilim insanının kişisel özelliklerinin önemli olduğu görülmektedir.
Bilim insanı; meraklı, şüpheci, akılcı, öngörülü ve iyi bir gözlemcidir. Hayal gücü gelişmiş, tarafsız ve açık fikirlidir. Fikirlerini söylemekten çekinmez. Bilimsel bir keşif çoğu zaman yeni ve farklı bir düşünme şeklini gerekli kılar. Bütün keşifler, dünyayı değiştiren icatlar hep merak ve hayal gücünün ürünüdür.
Bilimin gelişmesinde rol oynayan insanların sürekli, doğrunun peşinde olduğu görülür. İbn-i Sina’nın “Bilimi süsleyen doğruluktur.” sözü bilim insanının çalışmalarını sürdürürken doğruluktan ayrılmaması gerektiğinin önemini vurgular. Bilim insanı her ne koşulda olursa olsun doğru söylemeli, araştırma sonuçlarını kendi öngördüğü şekilde olmasa bile kamuoyuna açıklamalıdır. Bilim insanlarının etik ilkelere uygun davranması, toplumun bilime ve bilim insanına güveni açısından önemlidir.
Bilim insanının tarihsel ve toplumsal sorumluluğu vardır. Herkesten fazla toplumsal sorumluluk taşıdığından insanlık için durmadan çalışır, özveride bulunur. Kararlı, sebatlı ve sabırlıdır; çalışmalarını sonuca ulaşıncaya kadar sürdürür. Aziz Sancar bir röportajında “Ne yaparsanız, iyi yapmaya çalışın, çalışmadan olmaz. Öğrenciyken günde 18 saat çalışırdım. Gecelerimi laboratuvarda geçirmişimdir. Çalışmaktan başka çare yoktur. Bu, vatan borcudur.” diyerek çalışmanın önemini vurgulamıştır.
DNA yapısının aydınlatılma öyküsü, bilim insanının kişilik özelliklerinin keşif sürecindeki etkisini göstermesi açısından iyi bir örnektir. Watson ve Crick’in DNA’nın “İkili Sarmal” yapısını keşfetmelerini sağlayan, Franklin’in X-ışını kırınımı tekniği ile çektiği DNA’nın kristal yapı fotoğrafı olmuştur. Franklin; meraklı, hayal gücü gelişmiş, açık fikirli ve çalışkan bir bilim insanıydı.
Her bir DNA fotoğrafı için yaklaşık 100 saat X-ışınlarına maruz kalarak hasta olma pahasına sebatla çalışmıştır. Watson onun çalışkanlığını “Hem ben hem Francis, Rosalind’in dürüstlüğünü ve soyluluğunu kabul ediyor, akıllı bir kadının bilim dünyasına kabul edilebilmek için verdiği mücadeleyi yıllar sonra da olsa kavrıyorduk. Rosalind’in örnek cesareti, kurtuluşu olamayacak derecede hasta olduğunu bildiği hâlde şikâyet etmeyip ölümünden birkaç hafta öncesine kadar olağanüstü çalışmasını sürdürmesiyle hepimizi duygulandırdı.” sözleriyle ifade etmiştir. Franklin’in kanser olmasının muhtemel sebebi X-ışını kristalografisi çalışmasını yaparken aşırı düzeyde radyasyona maruz kalmasıydı.
Watson “İkili Sarmal” kitabının ön sözünde “Bilim, dışarıdan insanların sandığı şekilde doğrudan ve mantıklı bir şekilde ilerlemez. Tam tersine, bilimin ileriye doğru adımları, çoğunlukla kişiliklerin ve kültürel geleneklerin rol oynadığı son derece insani olaylardır…” diyerek bilimin gelişmesinde bilim insanlarının kişilik özelliklerinin önemini vurgulamıştır.