Kök hücreler; kendini yenileyebilen, farklı hücre ve dokulara dönüşebilen hücredir.
Kök hücreler özeldir ve insan vücudunu oluşturmak için 200’den fazla hücreye farklılaşabilmektedir. Kök hücreler hem embriyonik dönemdeki hem de ergin dönemdeki canlıların dokularından elde edilebilir.
Embriyonik kök hücreler, farklı hücre ve dokulara farklılaşma konusunda yüksek bir kapasiteye sahiptir.
Ergin bireylerden alınan kök hücreler ise kalp, beyin, ince bağırsak, yağ, diş, kas, kemik iliği ve kan dokudan elde edilebilmektedir. Doku kültürü ve hücre ortamında yetiştirilmeye alınan kök hücreler; kalp, bağışıklık sistemi, osteoporoz, birçok kanser türü (yumurtalık, beyin, akciğer, mesane vb), Alzheimer (Alzaymır) ve Parkinson gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
İnsan vücudundaki organların fonksiyonları, bazı hastalıklar veya yaşlanmaya bağlı olarak zayıflar ya da tamamen durur. Bu durumda ilgili hücrelerin tedavi amacıyla yetiştirilmesi ve çoğaltılması gerekmektedir. Hücrelerin vücut dışında yaşayabileceği uygun ortamlarda yetiştirilmesine hücre kültürü denilmektedir. Aynı zamanda bazı hastalık yapıcı hücrelerin izlenmesi amacıyla da hücre kültürleri yapılmaktadır.
Laboratuvar ortamında uygun besi yerlerine hücre ekimi yapılır. Besi yeri, laboratuvar ortamında hücrelerin normal metabolik aktivitelerini sürdürebilmeleri için oluşturulan ortamdır. Besi yeri; içeriğindeki aminoasit, karbonhidrat, vitamin ve iyonlarla hücrelerin gelişimini destekler. Laboratuvar ortamında hücrelerin çoğaltılabilmesi için uygun pH değeri, sıcaklık ve nem oranına sahip bir ortamın oluşturulması da çok önemlidir.
Hücre kültürü tekniği; kök hücrelerin üretimi, kanser araştırmaları, biyokimya ve moleküler biyoloji çalışmaları, tüp bebek ve kısırlık tedavisi, zarar gören bir dokunun yeniden oluşturulması, aşı üretimi, ilaç sanayiinde kullanılacak tıbbi değeri yüksek bitkilerin üretilmesi, bitki ıslah çalışmaları ve gen kaynaklarının korunması gibi birçok alanda kullanılmaktadır.
Hücreler organizmanın temel yapısal ve işlevsel birimleri olduğundan hücresel yapılarda ortaya çıkan yapısal veya fonksiyonel bir bozukluk canlının doku ve organları etkileyerek çeşitli rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin mitokondriyal DNA’da meydana gelen hasar (mutasyon) sonucu solunum için gerekli enzimler üretilemez. Mitokondrinin fonksiyonunu yitirmesi ve enerji üretememesi sonucu dokuların enerji gereksinimi karşılanamaz. Bu durum kalpte ritim ve iletim bozukluğu, beyinden kaynaklanan denge bozukluğu ve uzağı görememe (miyop) gibi ciddi sorunlar ortaya çıkarabilir.
Çekirdek DNA’ sında meydana gelen başka bir mutasyon ise lizozomal bir enzim olan heksozaminidaz A enziminde eksikliğe neden olarak o enzimin substratının birikmesine yol açar. Lizozomun fonksiyonunu yitirmesi ve hücre içi sindirim yapamaması sonucunda beyin ve sinir hücrelerinde parçalanamayan yağ hücreleri birikerek merkezi sinir sistemini tahrip eder.