Bir komünite içinde farklı beslenme şekillerine sahip canlılar bulunur. Fotosentez ve kemosentez, gibi reaksiyonlar ile inorganik maddelerden organik madde sentezi yaparak komünitenin besin ihtiyacını üretici canlılar karşılar.
Tüketici canlılar ise besinleri dışardan almak zorunda olan canlılardır. Tüketici canlılardan holozoik beslenen canlılar, besinlerini büyük parçalar hâlinde alan ve sindirim sistemlerinde parçalayan canlılardır. Kullandıkları besin kaynaklarına göre otçul (herbivor), etçil (karnivor) ve karışık (omnivor) beslenenler şeklinde sınıflandırılır. Bazı tüketici canlılar ise ölü atıkları parçaladıkları için saprofit (çürükçül, ayrıştırıcı) olarak beslenir. Komüniteyi oluşturan canlılar, beslenme ihtiyaçlarını karşılarken birbirleriyle etkileşim hâlindedirler. Aynı komünitede bulunan farklı iki türün bir arada yaşamasına simbiyoz yaşam adı verilir. Simbiyoz yaşam şekilleri; mutualizm, kommensalizm, parazitizm ve amensalizm olarak sınıflandırılır.
1. Mutualizm: İki ya da daha fazla türün karşılıklı yarar sağladıkları bir yaşam şeklidir. Bu birliktelikten her iki canlı da yarar görür. Ayrıldıklarında ise her ikisi de zarar görür. Mutualizm; hayvan-hayvan, bitki-bitki, hayvan-bitki, mantar-hayvan, mantarbitki, mikroorganizma-hayvan, mikroorganizma-bitki gibi farklı canlılar arasında görülebilir. Baklagiller ile köklerinde yaşayan azot bağlayıcı bakteriler, geviş getiren memeliler ile sindirim sistemlerinde yaşayan selüloz sindirici bakteriler, mercanlar ile dokuları arasındaki tek hücreli fotosentetik algler, mantar ve alg birlikteliğinden oluşan likenler ( mantar kök ile suyu alır, alg ise fotosentez yaparak besin sağlar) mutualist yaşam örnekleridir.
Birbirlerinin eksikliklerini tamamlayan bu canlılar ayrıldıklarında zarar görürler ve yaşayamazlar. Dostluk gibi her iki tarafın birbirine faydası vardır. Bu mutualizm şekline zorunlu mutualizm denir. Bazı canlılar arasında da gevşek (zorunlu olmayan) mutualizm görülür. Örneğin; timsah ile timsah avlandıktan sonra dişleri arasındaki besin parçalarını yiyen kuşlar arasında gevşek mutualizm vardır. Burada kuş timsahtan besin temin ederken, timsah da dişlerini temizletmiş olur.
2. Kommensalizm: Bu birliktelikte beraber yaşayan canlılardan biri, beraberlikten fayda sağlarken diğeri yarar veya zarar görmeden yaşar. Örneğin; avcı hayvanların avladıkları hayvanlardan kalan atıklar leşçi hayvanlar tarafından tüketilir. Kommensalizmin en önemli örneklerinden biri de köpek balıkları ile onların etrafında gezen Echeneis naucrates (Ekenays nokrates) balık türü arasında gözlemlenir. Köpek balığı avından kalan parçalar, bu ufak balıklar için besin kaynağı olur. Köpek balıkları ise ne yarar ne de zarar görür.
3. Parazitizm: Bu yaşam birliğinde, organizmalardan biri bu birlikten fayda sağlarken diğeri zarar görür. Başka bir canlının üzerinde yaşayarak ona zarar veren canlıya konakçı (parazit), zarar gören canlıya ise konak adı verilir. Parazitlerin birçoğu, konağın hastalanmasına neden olur hatta konağın ölmesine de neden olabilir. Konağa yerleştiklerinde parazitler, konağın savunma sisteminden etkilenmeden yaşayabilmektedir. Parazitler; genellikle bakteri, virüs, protista veya mantar gibi tek hücreli mikroorganizmalardır. Çok hücreli hayvansal ve bitkisel parazitler de bulunmaktadır. Hayvansal parazitler, konak canlının vücudu içinde yaşayan iç parazit (endoparazit) ve konak canlının vücut yüzeyine tutunarak yaşayan dış parazit (ektoparazit) olmak üzere ikiye ayrılır.
İç parazitler, genellikle basit yapılı canlılardır. Sindirim sistemleri gelişmediğinden üzerinde yaşadıkları konağın sindirilmiş besinlerini kullanırlar. Konağın bağırsak yüzeyine tutunurlar. İç parazitlerin sindirim, sinir, hareket ve duyu gibi sistemleri gelişmemiş olmasına rağmen üreme sistemleri gelişmiştir. Tenyalar, karaciğer kelebekleri, bağırsak solucanı ve kıl kurdu örnek verilebilir. Dış parazitler hayvanların derilerine veya derileri üzerindeki tüy, kıl gibi yapılara tutunarak yaşarlar. Dış parazitler iç parazitlere göre daha gelişmiş olduklarından, konağın dokularını delmeye ve parçalamaya yarayan ağız ve üyeleri ile sindirim sistemlerine sahiptir. Duyu ve hareket organları da iyi gelişmiştir. Bit, pire, kene gibi eklembacaklılar başlıca dış parazit örnekleridir.
Çiçekli bitkilerin bazıları su, mineral, organik besin ihtiyaçlarını başka bitkilerden karşılayabilir. Parazit bitkiler, üzerinde yaşadığı bitkiden aldığı besin çeşitlerine göre yarı parazit ve tam parazit olmak üzere ikiye ayrılır. Yarı parazit bitkilerden ökse otunda emeçler (sömürge kök) gelişmiştir. Başka bitkiler üzerinde yaşar ve üzerinde yaşadığı bitkinin odun borularından su ve mineral alırlar. Kloroplastları olan ve fotosentez yapabilen yeşil renkli bitkilerdir.
Tam parazit bitkiler kloroplast bulundurmazlar. Fotosentez yapamadıkları için üzerinde yaşadıkları bitkinin hem odun hem de soymuk borularına uzattıkları emeçleriyle organik besin, su ve mineral alırlar. Küsküt otu ve canavar otu tam parazitlere örnektir.
4. Amensalizm: Genellikle bitkilerde yaygın olan amensalizm; birlikte yaşayan türlerden birinin, bu birliktelikten zarar görürken diğerinin etkilenmediği simbiyotik yaşam şeklidir. Örneğin; ceviz ağacının yaprak ve meyvelerinden salgılanan juglon denilen madde ceviz ağacının altında başka bitkilerin büyümesini engeller, bazen de onları yok eder. Ceviz ağacı bu durumdan etkilenmezken diğer bitkiler zarar görmüş olur.